Dil Seçin

Turkish

Down Icon

Ülke Seçin

Turkey

Down Icon

35 yıllık Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor, tabanı konsolide ediyorlar”

35 yıllık Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor, tabanı konsolide ediyorlar”

Prof. Dr. Gökhan Bacık, Medyascope’ta yayımlanan yazısıyla, devletin PKK ile başlattığı çözüm sürecine benzer bir sürecin Fethullahçılarla da yapılması gerektiğini savundu. Bacık’ın yazısının ardından daha önce yolu cemaat ile kesişmiş pek çok isim, konuya dair yazılar yazdı-çizdi. “Devlet faturayı sıradan Fethullahçılara kesmekten ne zaman vazgeçecek?” başlıklı yayınının ardından Ruşen Çakır’a Rüstem’den gelen e-postayı sizinle paylaşıyoruz. İşte Rüstem’in yaşadıkları.

35 yıllık bir Fethullahçı öyküsü: "Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor"
35 yıllık bir Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor”

Nasıl bir yazı olacağına dair planlama yapmadım ama içimden geldiği gibi yazacağım ve yazdığım her şey doğru olacak, sadece ismim hariç.

Bu yıl itibarıyla 35 yıl oldu bu cemaatle tanışalı. Milliyetçi muhafazakâr bir babanın sıkı bir beyin yıkaması ile yetiştim. Lisede tanıştım ve yalan yok, yıllarca çok sevdim abilerimi. Hâlâ da çok severim ilk tanıdığım abilerimi, çünkü çoğuna ulaştım ve gerçekten hiçbir şeyden haberleri yok ve bu nedenle zaten dışlanmışlar ve tutunmaya çalışıyorlar yurtdışında. Liseden sonra üniversiteye gittim. İbadetler konusunda zaafım vardı hep, bu nedenle aslında tam istedikleri adam değildim ama onları çok sevdiğimi bilirlerdi ve bana hep güvendiler.

Meslek hayatım boyunca aslında ikiyüzlü davranmak zorunda kaldığımı biliyorum. Bundan o zamanlar üzüntü duymadım da. Çünkü ben bu hareketin Türkiye için ilaç olacağına inanıyordum. Ülkemizde çeşitli kesimlerin barış içinde yaşaması bu hareketle mümkün olacaktı ve ben buna tüm samimiyetimle inanıyordum. Kaldı ki 28 Şubat süreci her muhafazakârı olduğu gibi beni de keskinleştirmişti. Bu nedenle bir şeyler yapılmalıydı, buna inandım hep.

35 yıllık bir Fethullahçı öyküsü: "Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor"
35 yıllık bir Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor”

Fıtratım gereği hiç radikal olmadım. İnsanların sevilecek iyi taraflarını bulup severim. Sınıf arkadaşlarımdan, mesai arkadaşlarımdan sevdiğim insanları gerçekten çok sevdim. Bazılarını o kadar özlüyorum ki anlatamam. Fakat şimdi onlar haklı olarak benim hakkımda çok da iyi şeyler düşünmüyorlardır.

İhraç edildikten sonra ben de diğerleri gibi ülkeden kaçtım. Ülkeden çıktıktan iki yıl sonrasına kadar cemaat ile ilgili safiyane düşüncelerim değişmedi. Fakat daha önceki kapalı hayatımın tersine, buralarda daha çok insana ulaşınca, daha çok diyaloğa girince bazı şeyler beni rahatsız etmeye başladı. Öncelikle yaşananlara yönelik soru sorulmasının hemen sert bir şekilde susturulmaya çalışıldığını fark ettim. Darbe ile ilgili sorularımıza çocuk kandırır gibi cevaplar verilmesi beni ve benim gibi olan arkadaşlarımı rahatsız etmeye başladı. Bu abilerin tarzıdır aslında. Eskiden de bir eleştiri getirmeye kalkanı muadillerinin yanında acıtırlardı ki bir daha buna cesaret etmesin, şahit olanlar da ders alsın onlar da yapmasın.

Fakat sorgulamalarıma her ortamda devam ettikçe artık sohbetlere çağrılmamaya başladım. Çağrılmadan da gittiğimde sert bir şekilde uyarıldım. Hakkımda “bir yerlere çalışıyor” şeklinde imalar dolaşmaya başladığı kulağıma geldi. Yalnızlaştım ama bu hoşuma gitmeye başladı.

Ahmet Dönmez’in 15 Temmuz ile ilgili serisini dikkatle izledim ve geçmişten tanıdığım ve zamanla ulaştığım eski mahrem abilerimin dürüst olan bazılarından, Dönmez’in anlattıklarının hemen hepsinin doğru olduğuna dair teyitler aldım. Fakat buralarda abiler ve cemaatin bazı gazetecileri, cemaatin hiçbir şey okumayan ve takip etmeyen tabanına gerçekle ilgisi olmayan şeyleri anlatıp duruyorlar ve taban da bunlara inanıyor. Maalesef şunu gördüm ve anladım ki eskiden çok sinirlendiğim “mankurt” tabirini sonuna kadar hak ediyormuşuz. Bulunduğum ortamlarda insanlara “Hiç iddianameleri okudunuz mu?” diye soruyorum ve “Lütfen okuyun” diyorum. Okuyunca kendilerine abiler tarafından anlatılanlardan farklı şeylerle yüzleşecekler ama hiçbiri buna yanaşmadığı gibi bana cahil, kafayı yemiş muamelesi yaptılar hep.

Her ne kadar tabanın çoğunluğu mankurt olsa da, insanlarla tanıştıkça bazı şeyleri de fark ettim. Neydi bunlar:

  • Yurtdışında birbirlerine muhtaçlar; yabancı bir ülke, dil bilmiyorlar genelde ve öğrenmeye de gayretleri yok. Travmalar büyük ve birlikte olunca azalıyor. Bu korumayı kaybetmek istemiyorlar.
  • Çocuklarının İslami eğitim almaları için bu sosyal çevreye muhtaç olduklarını düşünüyorlar.
  • Evlenecek yaşlarda çocukları var ve cemaat eş bulma konusunda güvenilir kaynak.
  • Geçim konusunda, cemaate sadık fertler destek alıyorlar. Hele ki maaş alanlar, cemaatin söylemlerinin en sıkı savunucusu durumundalar.

Anlatılacak çok şey var ama beni en fazla hayal kırıklığına uğratan şey ise, zamanla tanıdığım yönetici kesimin çoğunlukla ilahiyatçı ve çok cahil ve köşeli olmaları. Sosyal medya olmasa cemaat sözde büyüklerinin bu kadar boş ve muhakemeden uzak olduklarını anlamam mümkün değildi açıkçası. Ama maalesef bunu anladım.

35 yıllık bir Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor”

Tüm yazılar

Bu bir günah çıkarma değil. Yanlış anlamayın. “Bilemedik, aldatıldık” hikâyesi de değil. Ama nasıl anlatılır bilmiyorum, toplu bir hezeyan olarak anılabilir belki. Bilmiyorum. Yere göğe sığdıramadığım, çok sevdiğim bu hareketten 35 yılın sonunda bu kadar pişmanlık duyacağım aklıma gelmezdi, inanın. Ama hiçbir şey bahane değil, cemaat çok suç işledi, bu bir gerçek. En çok utandığım da, kurulan internet sitelerinde, TSK ve diğer devlet kurumlarında görevli kişilere atılan iftiralardır. Bazıları o kadar ağırdı ki Allah’ın affedeceğini sanmıyorum.

Cemaatin geldiği hâlde beni en çok rahatsız eden şey nedir, söylemek isterim. O da şu: Cemaat fertleri kendi başlarına gelen sözde felaketi bulundukları ülkelerde, pekiştirerek anlatıp empati toplamak amacıyla, sanki bu tür şeyler geçmişte ülkemizde hep yapılıyormuş imajı vermek için 1915 olaylarını bile dillerine dolamış olmaları. “Kürtlere soykırım” yapılıyor demeleri. Hâlbuki hükümetle aramız iyiyken 1915 olaylarıyla ilgili iddialara karşı lobi çalışmalarında hükümetle işbirliği yapıyorduk! Cemaatin gazetecilerinin YouTube videolarında 1915 olaylarını dile getiriyor olmaları beni o kadar soğuttu ki anlatamam.

Samimiyetimi ifade etmek adına şunu söylesem iyi olur: Yaşadığım ülkede halimden çok memnunum. Güzel, iyi gelirli bir işim var. Sorunlu olan evliliğimi bu süreçte bitirebildim ve şu an çok mutlu olduğum bir birlikteliğim var. Ülkemde olsam eşin dostun, hele ki eskaza karşılaşsam mesai arkadaşlarımın yüzüne bakamazdım. Burada yeni ve onurlu bir başlangıç yaptım ve bu şekilde devam etmek istiyorum. Çünkü yediğimiz haltlar, “olur öyle” denilecek şeyler değil; kendi iç dünyamda rahat değilim ki, ülkeme dönsem bunu daha çok yaşarım. O nedenle ben kişisel olarak af çıksa dahi kendi iç dinginliğim açısından dönmeyeceğim. Yani bunları kişisel menfaatim için yazmıyorum.

35 yıllık bir Fethullahçı öyküsü: "Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor"
35 yıllık bir Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor”

İşte burada asıl gelmek istediğim noktaya geliyorum: Lütfen, lütfen, lütfen devlet büyüklüğünü göstersin ve buralarda mecburiyetten cemaate muhtaç durumda olan zavallıları cemaat yöneticilerinin elinden kurtarsın. Devlet bir adım atarsa ben inanıyorum ki cemaat ulularının etkisi az zamanda kırılacaktır. Türkiye’de cemaate yapılan her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor çünkü böylelikle kini diri tutuyor ve tabanı konsolide ediyorlar. Af ve nedamet tartışmalarına çok sert tepki veriyorlar çünkü biliyorlar ki bir af çıksa, buralarda çok az kimse kalacak ve çalıştıracak adam bulamayacaklar. Para toplayamayacaklar. Sefil olacaklar. Devlet af çıkarmakla inanın cemaate son darbeyi vuracak ve tarihe gömecek. Yurtdışındaki sekizinci senemde bunu çok net olarak görebiliyorum.

35 yıllık bir Fethullahçı anlatıyor: “Her operasyon, cemaatin ulularının elini ovuşturmasını sağlıyor”

Peki af nasıl olmalı? Bu konudaki fikirlerim şunlardır:

1- Öncelikle “pişmanlık” olmalı, yani dönecek olan insanlar nedamet getirmeli ve bir daha bu yapı ile temasının olmayacağını bildirmeli. Bundan sonra ise bu kişilerin ne kendisine ne ailelerine takibat yapılmamalı. Güvenle yaşamaları garanti edilmeli.2- Fakat “etkin pişmanlık” olmamalı! Çünkü birçok insanın yanaşmak istemediği bir şey bu. Bunu ben de gerçekten yapmak istemem. Zaten yaptıklarımdan utanıyorum, daha fazla vicdan azabını kendime yükleyip iç sıkıntımı artırmak istemem.3- Eline silah alanlar hariç (gerçi ben onların içinde daha fazla samimi pişman fertler olacağını düşünüyorum) tüm mahkûmlar serbest bırakılmalı, devam eden üyelik davaları düşmeli. Fakat yine de bir araya gelerek cemaat faaliyetine devam eden olursa affedilmemeli.4- Zaten cemaat artık ülkemiz için tehlike olmaktan çok çok uzak. Beli değil, boynu kırıldı. Bu şekilde çıkacak bir af ülkemiz için tehlikeli olmaktan çok, cemaate son darbeyi vurmak açısından faydalı olacaktır.5- KHK’lıların dönmesi konusunda ben ısrarcı olamam açıkçası, çünkü ordu ve bazı önemli kurumlara geri dönmeyi doğru bulmuyorum. İnsicamı bozar. Ama gariban öğretmenler vs. dönmeli görevlerine.6- Fakat göreve dönmeyenlerin de bir şekilde EYT’liler gibi emekli olmaları sağlanmalı belki.

7- Devlet böylelikle cemaat ulularının kendilerinde olduğunu düşündükleri söylem üstünlüğünü ellerinden almış olur. Artık bu aftan sonra da nedamet getirmeyip dönmeyenin kendi tercihi olmuş olur ve ajitasyon yapamaz.

Medyascope

Medyascope

Benzer Haberler

Tüm Haberler
Animated ArrowAnimated ArrowAnimated Arrow